Disleksi & Öğrenme Güçlüğü
ÇOCUĞUNUZDA DİSLEKSİ OLABİLİR Mİ?
Türkiye’de son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan “disleksi” kavramı aslında “okuma güçlüğü” demektir ve genel adı Özel Öğrenme Güçlüğü (ÖÖG) olarak bilinen bozukluğun alt tiplerinden biridir. O halde disleksiyi anlamak için öncelikle ÖÖG kavramının içeriğini bilmek gerekir.
Özel Öğrenme Güçlüğü (ÖÖG)
ÖÖG’nin tanılanması ve tam olarak ne olduğunun belirlenmesi uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Çünkü ÖÖG zekâ düzeyi olarak normal ve normalin üstünde olan bireylerde görülmektedir. “Zeki ama başarılı olamıyor” şeklinde tanımladığımız bir birey büyük ihtimalle ÖÖG’li bir bireydir. ÖÖG, bireyin bulunduğu yaş ve zekâ düzeyine göre konuşma, dinleme, okuma, yazma ve matematik alanlarında önemli ölçüde “beklenenin altında performans göstermesi” olarak tanımlanmaktadır.
ÖÖG’nin belirtileri
Amerikan Psikiyatri Derneği’nin (APA) yayınladığı Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı-5 (DSM-5)’e göre ÖÖG belirtileri şu şekildedir:
- Kelimeleri yanlış, yavaş ve çok çaba gerektirecek şekilde okumak
- Okunan kelimeyi anlamada zorluk çekmek
- Kelimenin harf harf söylenmesinde zorluk çekmek
- Yazılı anlatım gerçekleştirmekte zorluk çekmek
- Sayıların anlamını, sayısal olguları veya hesaplamaları öğrenmede zorlanmak
- Matematiksel ilişkileri öğrenmekte zorlanmak
DSM-5’e göre bireyin ÖÖG’li olarak tanılanabilmesi için bu kriterlerden en az birinin, en az altı ay süreyle belirli bir şekilde görülmesi gerekmektedir. Genel olarak ÖÖG’li bireyler psikiyatri kliniklerinde bu kriterlere göre tanılanmaktadırlar.
ÖÖG’nin Tanılanma Süreci
Dünya genelinde ÖÖG’nin tanılanması yaygın olarak zekâ ölçekleriyle yapılmaktadır. Bireye önce bir zekâ ölçeği uygulanır. Zekâ ölçeğinde bireyin genel zekâ puanı (IQ) normal veya normalin üstünde ise zekâ ölçeğinin alt endekslerinin homojenliğine bakılır. Eğer endeksler arasında büyük farklılıklar var ise birey ÖÖG şüphesiyle ayrıntılı incelemeye alınır. Yukarıdaki kriterlere göre bireyin ÖÖG tanısı alıp almayacağına karar verilir. Bu karardan önce duruma göre okuma, yazma ve matematiksel işlemleri ölçen başka ölçekler de uygulanabilir.
ÖÖG’li bir birey açısından önemli olan ÖÖG tanısından çok ÖÖG’nin hangi alt tipinin var olduğunun belirlenmesidir. ÖÖG’nin birçok alt tipi olmasına rağmen yaygın olan tipler disleksi (okuma güçlüğü), disgrafi (yazma güçlüğü) ve diskalkuli (matematiksel işlem güçlüğü) şeklinde ortaya çıkmaktadır.
ÖÖG’nin alt tipleri
Disleksi: Okuma güçlüğü demektir. Disleksili çocuklar okurken harfleri karıştırabilir, tersten algılayabilirler. Örneğin, “b” ile “d”yi karıştırmak gibi. Okumayı öğrenme döneminde akranlarından geride kalırlar. Okurken kelime atlama, hece atlama, harf atlama, kelimenin sonuna ekleme yapma, yavaş okuma en yaygın görülen disleksi belirtilerindendir. Uzun yıllar devam eden araştırmalar sonunda alanda en çok bulunan öğrenme güçlüğünün disleksi olduğu ortaya çıkmıştır. Disleksi özellikle harflerle sesler arasında ilişki kuramamak demektir.
Disgrafi: Yazma güçlüğü demektir. Çocuğun, yaşıtlarına göre yavaş, yanlış ve düzensiz yazması şeklinde görülebilmektedir. Disgrafi olan bireyler birçok harfi ve kelimeyi hatalı yazarlar. Yazarken harf atlamak, kelimeler arası boşluk bırakmamak, kelimenin içinde heceler arasında boşluk bırakmak, yazarken “b” ile “d”’yi karıştırmak en yaygın görülen disgrafi belirtilerindendir.
Diskalkuli: Aritmetik ya da matematik işlem güçlüğü demektir. Diskalkuli olan çocuklar; işlem yaparken yavaştırlar. Matematiksel sembolleri öğrenmeleri ve algılamaları uzun sürer. Yetişkin olduklarında bile işlemleri parmakla sayarak yaparlar.
ÖÖG’nin alt tipleri, seviyelerine göre de üçe ayrılmaktadır:
Hafif düzey: Bireyin akademik alanlardan bir veya ikisinde güçlük yaşaması olarak tanımlanmaktadır. Bu güçlükler bireyin destek hizmetleriyle aşabileceği kadar hafif düzeydedir.
Orta düzey: Bireyin iki veya daha fazla alanda “dikkat çekecek derecede” güçlük yaşaması olarak tanımlanmaktadır.
Ağır düzey: Birçok akademik alanı etkileyen becerilerin öğrenilmesinde yaşanan zorluk olarak tanımlanmaktadır. Bu düzeydeki bir bireyin okul döneminin çoğunda bireyselleştirilmiş öğretim ortamında olması gerekmektedir.